Mahalle arasında ve köylerindeki çimenlikte
arkadaşlarıyla top oynayarak
çocukluk yıllarını geçiren
Yaşar Alemdaroğlu, Trabzon’da
oturdukları mahallenin Ziya Bey
Sahası’na yakın olması sebebiyle
de Özkan Sümer’in çalıştırdığı
Trabzonspor Genç Takımı’nın
maçlarını kaçırmadan takip etti.
Ailesinden habersiz bir gün seçmelere katılan Alemdaroğlu, Özkan Sümer’in kendisini denedikten sonra,
“Sen cumartesi günü Yavuz Selim Sahası’na gel. Amatör takımın çift kale
maçı var.” dediği o ânı ise dün gibi hatırlıyor. Zira o an öylesine heyecan
vericiydi ki… Amatör takımda bile çok iyi oyuncular yer alıyordu. Öncelikle
yetenek… Allah vergisi yetenek, istek, hırs olunca gerisi de kendiliğinden
geliyor ya… İşte Yaşar Alemdaroğlu da henüz 15-16 yaşlarında
çift kale maçta çok iyi oynayıp harika bir de gol atınca Özkan Sümer,
“Babana söyle, nüfus kâğıdın ile yanıma gelsin.” sözü bir hikâyenin gerçeğe
döneceğinin göstergesiydi.
Trabzonspor’a lisansını çıkardıktan sonra Genç Takım’da oynamaya
başlayan Alemdaroğlu için sonrası çok daha hızlı gerçekleşecektir artık…
Yaşar Alemdaroğlu, iki yıl içinde Genç Takım’la yaşanan başarılarda
en büyük katkının ailesinin desteği ve Özkan Sümer’in üzerindeki emeği
olduğunu asla unutmuyor…
Trabzonspor’da futbola başladıktan ve 5-6 ay geçmesine rağmen annesinin
hiç haberi dahi olmaz. Çünkü anne kalp rahatsızlığı yaşadığı için
cesaret edip de bu durumu ona anlatamazlar. Tâ ki bir gün TEKEL’deki
işinden çıkıp Yavuz Selim Sahası’nın önünden yürüyerek giderken yanındaki
arkadaşının, “Şu senin oğlan değil mi?” demesine kadar…
Kolay değildi profesyonel takımda hemen forma şansı bulmak. Ali
Kemaller, Turgaylar, Necatiler, Bekirler ve diğerleri… Müthiş bir kadronun
içine dâhil olmuştu Yaşar Alemdaroğlu…
Ligin son 10 haftasında banko oynamaya başlama süreci de Bekir
Barçın’ın sakatlanması ile doğan şanstandı. Altay’la İzmir’de oynadığı ilk
maçında ise heyecanını fark eden Ali Kemal Denizci’nin yanına gelerek
söylediklerini de dün gibi hatırlıyor. Ve Yaşar Alemdaroğlu, o maçtaki
performansı ile Ümit Millî Takım’a seçilir.
Alemdaroğlu, Trabzonspor’da orta saha oyuncusuydu ama hani bir
deyim vardır ya “görev adamı olmak” diye… İşte tam da onun için söylenmiş
bir söz sanki… O günün Trabzonspor haberleri bu konudan bahsediyordu.
Ve Avni Aker… Çoğu efsane gibi, teknik direktör gibi Avni Aker çok
şey ifade ediyor Yaşar Alemdaroğlu için… Avni Aker’in Trabzonspor’un
doğuş ve çıkış noktası olduğunu söyleyen Alemdaroğlu, yıkılması konusu
geçince de hüzünle devam ediyor: “Avni Aker bizim ikinci evimizdir.
Benim için çok şey ifade ediyor. Avni Aker, Beşiktaş’ın yaptığı gibi ol
duğu yerde yenilenebilirdi. Çünkü orada müthiş anılar var. Bütün herkes
oraya geldi. Herkesin orada yaşanmışlığı var.”
Sayın Alemdaroğlu, öncelikle bize kendinizi ve ailenizi anlatır mısınız?
Babam Merkez Bankasında, annem de TEKEL’de çalışıyordu. Benden
sonra 4 tane kız kardeşim var. En büyükleri benim. Çok zengin olmayan
bir ailenin çocuğuydum. O zamanlar vaktimiz genelde Atapark’ta
geçerdi. Biz o zamanlar orada belediyenin yaptığı oyun araçlarını kırardık
ve oralarda top oynardık. Atapark’ta da çok önemli futbolcular vardı. Sinan
abi, Aziz abi, Kemal Babul, Selahattin Babul, Bülent Demirkanlı vardı…
Bunlar bizim çocukluk arkadaşlarımız ve abilerimiz… Onlarla beraber oynayarak
günümüzü futbolla geçiren bir yapımız vardı.
Her Trabzonlu gibi biz de futbolu çok seven bir aileden geliyoruz.
Hattâ dayım Mehmet Cemil de Trabzonspor’da oynuyordu. Mahalle arasında
ve köyde çimenliğimiz vardı, oralarda akşama kadar futbol oynadık.
Daha sonra Ziya Bey Sahası’nda Özkan Sümer Hoca’nın çalıştırdığı Trabzonspor haberlerini takip eder, Trabzonspor Genç Takımı’nı izlerdik. Mahallemiz Zafer Mahallesi olduğu için
yakındı bize. Bir gün ben de denemeye katılmak istedim.
Futbol ile resmî olarak ilginiz yok ve ilk olarak denemeye katılıyorsunuz
öyle mi?
Evet… Hattâ anneme ve babama sormadan Trabzonspor Genç Takımı’nın
denemesine katıldım. O zamanlar Özkan Hoca idman yaptırıyordu
ve sonrasında gelen 4-5 kişi arasından seçme yapıyordu. O gün “Ben de katılabilir
miyim?” dedim ama Özkan Hoca ile o dönemler konuşabilmek
mümkün değildi! Özkan Hoca agresif ve sert bir insandı. Ben öyle deyince
“Gel.” dedi bana. Hatırladığım kadarıyla 4 kişiydik o seçmede. Seçme başlayınca
top sektirmeye ve duvardan ver-kaç yapmaya başladık. Aradan 10 dakika
geçtikten sonra Özkan Hoca bana, “Sen çık dışarıda beni bekle.” dedi.
Ben de kendi kendime, “Herhalde beni almadı.” diye yorum yapmaya başladım.
Yaklaşık 1 saat sonra diğer arkadaşların seçmesi bitince Özkan Hoca
yanıma geldi ve “Sen cumartesi günü Yavuz Selim Sahası’na gel. Amatör takımın
çift kale maçı var.” dedi. Amatör takımda da o zaman mükemmel
oyuncular var. Recep, Hüsnü, Sadi Hoca gibi müthiş bir kadrosu vardı.
Kaç yaşındasınız o zaman?
15-16 yaşlarındayım ve o çift kalede çok iyi oynayıp harika bir de gol
attım. Maçın ardından Özkan Hoca, “Babana söyle, nüfus kâğıdın ile yanıma
gelin.” dedi. O zaman Ziya Bey Sahası’nda odası vardı. O gün gittik,
nüfus kâğıdımızı verdik ve Trabzonspor’a lisansımızı çıkarttık. Lisans çıkarttıktan
sonra Genç Takım’da oynamaya başladım ve öyle gelişmeler
oldu ki 3 yıl içinde Türkiye Şampiyonu olduk. Arkasından Almanya’da Avrupa
Şampiyonası vardı ve Türkiye Şampiyonu olarak biz gittik ve Avrupa
Şampiyonu olduk. İnsanlar bunları bilmeyebilir ama o genç takımımız
1976 yılında Avrupa Şampiyonu oldu. Ondan 1 yıl önce de Trabzon Genç
Karması olarak Belçika’da Liman Şehirleri Turnuvası Şampiyonu olduk.
Trabzonspor Genç Takımı ile Avrupa Şampiyonu olduğumuz yılın devamında
da Trabzon Lisesi ile Dünya 2.si olduk. 2 yıl içinde bunlar gerçekleşti
ve 1977 yılında da Trabzonspor’da profesyonel oldum. Bu süreç
içerisindeki müthiş çıkışta ailemin ne kadar desteği varsa bile Özkan
Hoca’nın da üzerimizde büyük hakkı vardır.
Özkan Hoca babanızı çağırınca bu durumu ailenize nasıl açtınız?
Babam futbol oynamama taraftardı ama annem maalesef futbol oynamamı
istemiyordu. Hattâ annemin benim futbol oynadığımdan haberi bile
yoktu. Trabzonspor’da futbola başladım ve aradan 5-6 ay geçmesine rağmen
benim futbol oynadığımdan annemin haberi yoktu. O dönem annem
TEKEL’de çalışıyordu ve ben de gizli gizli malzemeleri saklayarak idmanlara
gidip geliyordum. Annemde kalp rahatsızlığı olduğu için bazı şeyleri
olumsuz bir durum yaşamasın diye ondan saklıyorduk. Bir gün TEKEL’den
çıkıyorlar ve Yavuz Selim Sahası’nın oradan Sigorta’nın oraya
doğru yürüyorlar. Bizim de o esnada Yavuz Selim’de genç takım ile maçımız
var. Annem oradan geçerken, yanındaki arkadaşı beni gördü ve anneme,
“Şu senin oğlan değil mi?” diyor. Annem de dönüp bakıyor ve beni
görüyor. O zaman annem benim futbol oynadığımı öğreniyor.
Daha sonra Trabzonspor A Takımı’nda oynadığım zaman ilk maçım Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı
Kupası maçıydı ve o maçta da gol attım ve 1-0 kazandık.
Ama annem de rahatsızlığından dolayı televizyona bakamıyor. O zamanlar
televizyonlar sadece Cumhurbaşkanlığı Kupası maçlarını veriyordu. Öyle
bir süreçten geçtim…
Trabzonspor’daki ilk yılınızda forma şansı bulmakta zorlandınız mı?
Tabii ki o kadro içinde forma giymek kolay mı? Ali Kemaller, Turgaylar,
Necatiler, Bekirler… Müthiş bir kadromuz vardı. Ama son 10 hafta
banko oynamaya başladım.
Bu süreklilik sonrasında takıma alışmaya başladım.
Bu süreç içinde İzmir’de Altay ile bir maç oynuyoruz. Avrupa Kupası
maçında Bekir abi sakatlanınca bana şans doğdu. Ali Kemal abi sağ
açık, ben de orta sahanın sağında oynuyorum. Maç öncesinde ben ısınırken
yüzüm kıpkırmızı… İlk maçlarınız ve heyecanlanıyorsunuz. Ali Kemal abi
yanıma geldi ve “Bak oğlum, senin sağ ayağının dışı çok iyi. Sol beklerinin
arkasına topu bırak ve bir şeye karışma…” dedi bana. O gün inanır mısınız
benim attığım her topu Ali Kemal abi aldı, gitti gol yaptı ve yaptırdı.
Ben de o günkü performansımla Ümit Millî Takım’a seçildim. Metin Türel,
Ümit Millî Takım hocasıydı ve ben ilk maçımda Ümit Millî Takım’a çağrılmıştım. Bu başarı da Ali Kemal abinin bana verdiği moral ile oldu.
Benim attığım her top çok iyi değildi. Ama Ali Kemal abi sürati nedeniyle
attığım bütün toplarla buluşmuştu. Trabzonspor’da orta sahada oynadık
ama mesela Necati abinin ayağı kırıldı ve o zaman 1 yıl ben libero
oynadım. Yine o sene şampiyon olduk. Çünkü Özkan Hoca’nın bu konuda
çok büyük artıları vardı. Bizi yetiştirirken, idmanlarda herkese her mevkiyi
anlatır, gösterir ve oynatırdı. Mesela pazartesi veya salı günleri Ziya Bey
Sahası’nda odada toplanırdık. Bize futbol dersi, hayat dersi verirdi. İnanır
mısınız çatal ve kaşığın hangi elle tutulacağını bile anlatırdı bize. Trabzonspor
buralardan koptu geldi. Çünkü 70’li yılları düşünün… Özkan Hoca’nın
her konuda bize müthiş destekleri olmuştur. Her zaman “Allah (CC) razı
olsun.” diyorum. Suat Hoca ve Özkan Hoca gibi insanlardan bilgi ve tecrübe
olarak faydalanmamız gerekiyor.
Avni Aker sizin için ne anlam ifade ediyor?
Avni Aker benim için kutsal bir yerdir. Bizim doğuş ve çıkış noktamızdır.
Avni Aker bizim ikinci evimizdir. Benim için çok şey ifade ediyor.
Avni Aker, Beşiktaş’ın yaptığı gibi olduğu yerde yenilenebilirdi. Çünkü
orada müthiş anılar var. Bütün herkes oraya geldi. Herkesin orada yaşanmışlığı
var…
Peki, hocam Avni Aker’deki ilk maçınızı hatırlıyor musunuz?
İzmir’deki Altay maçının ardından Avni Aker’deki ilk maçıma Adana
Trabzonspor’da orta sahada oynadık ama mesela
Necati abinin ayağı kırıldığı zaman1 yıl ben libero oynadım.
Yine o sene şampiyon olduk. Çünkü Özkan Hoca’nın
bu konuda çok büyük artıları vardı. Bizi
yetiştirirken, idmanlarda herkese her mevkiyi anlatır,
gösterir ve oynatırdı. Mesela pazartesi veya salı günleri
Ziya Bey Sahası’nda odada toplanırdık.
Bize futbol
dersi, hayat dersi verirdi. İnanır mısınız çatal ve
kaşığın hangi elle tutulacağını bile anlatırdı bize! Trabzonspor
buralardan koptu geldi. Çünkü 70’li yılları
düşünün… Özkan Hoca’nın her konuda bize müthiş
destekleri olmuştur. Her zaman “Allah (CC) razı olsun.”
diyorum. Suat Hoca ve Özkan Hoca gibi insanlardan
bilgi ve tecrübe olarak faydalanmamız gerekiyor.
“
Demirspor karşısında çıktım ve o maçı da 4-0 kazandık. O maç benim
için unutulmazdı. Stat o zaman zaten tribün olarak bugünkü gibi değildi
ve tıklım tıklım doluydu. Öyle bir ilgi vardı ki sabahın 10-11’lerrinde
kapılar kapanırdı. Ama o zaman farklı güzellikler de vardı.
Mesela köylerden ve ilçelerden çok sayıda insan maça gelirdi. Müthiş
bir atmosferdi o zamanlar. İstanbul’da bile stadın 3’te 2’si Trabzonspor
taraftarı ile dolardı.
O zamanlar nasıl bir Avni Aker Stadı vardı?
Avni Aker’in son dönemi ile bizim dönemi kıyasladığımız zaman
arada çok büyük farklar var. Soyunma odamız Avni Aker’deydi ve yağmur
yağdığında odayı su basardı. Koridor su dolardı ve kovaları alıp
suyu boşaltmaya çalışırdık ve sonrasında da idmana çıkardık. Elbiseler
bile neredeyse soyunma odasında asılı oldukları yerde su altında kalırdı.
Ama biz o zamanlarda bunları düşünmüyorduk bile. Yani idmandan geldikten
sonra “Pantolonum ıslak mıydı?” diye düşünmezdik. O zaman
Avni Aker’de koşarken benim kramponumun sahada kaldığını hatırlıyorum.
Maç esnasında kramponum çamura saplanıp ayağımdan çıkmıştı.
Öyle bir Avni Aker vardı o zamanlarda. Deyim yerimdeyse çamura gömülüp
maç oynardık.
Sahanın düzgün olup olmadığına da kimse bakmazdı. Zaten mücadele
etmeden o sahada maç kazanma şansınız yoktu. Şu anda ise halı gibi
sahalarımız var. Tribünler yetersizdi, tuvaletler eskiydi, soyunma odaları
çok kötüydü, yağmur yağınca üstten de akıtırdı soyunma odasına… Ama
o zaman müthiş bir aşk vardı bizde. Mesela ben 1977’de profesyonel sözleşme
imzaladım ve 1984 yılına kadar Trabzonspor’daydım. Ancak bu
süreç içinde imza attığımda ne kadar para alacağımı bilmiyordum. Tabii
hakkımızı bize söylüyorlardı ve veriyorlardı, Allah (CC) razı olsun… O
Fenerbahçe’ye çok gol attım. Mesela ilk golüm
Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda Fenerbahçe’ye
karşıydı. Bu gol benim Trabzonspor forması
ile profesyonel olarak attığım ilk gol olmuştu.
O zaman onların kalesinde Ivancevic vardı. Müthiş
bir kaleciydi. 30-35 metreden ona atmıştım golü.
Galatasaray’a da gol attım. Avni Aker’de Altay’a
karşı 2 tane çok güzel gol atmıştım ve o maçı 4-0
kazanmıştık. Ama Trabzonspor’dayken Fenerbahçe’ye
attığım golleri unutamam. B ve Ümit Millî
Takım formalarını da giyindim. Millî Takım forması
ile de 3 gol attım. Zamanlar Genel Kaptanlık pozisyonunda rahmetli Süha Akçay, rahmetli
Kenan abi vardı. İmza zamanı gidiyordun ve boş kâğıda imza atıyordun.
Daha sonra “Bu senin hakkın.” deyip alacağınızı veriyorlardı. Ama 70’li
yıllarda Trabzonspor’un çok güzel bir politikası vardı. Mesela alacağın 5
lira mıydı? Günü geldiği zaman o 5 lira bankada senin hesabına yatıyordu.
Şu anda çoğu büyük kulüpte bu sistem yok… O zamanlar 16 takım vardı
ve 30 maçın en az 20-25’ini kazanıyorduk. Her hafta prim alıyorduk. Ama
hiç umurumuzda değildi. Çünkü Trabzonspor formasını giyinmek bizim
için çok daha önemliydi. Ben para almışım, almamışım umurumda değildi.
Şimdi ise durum değişti… O nedenle altyapıdaki oyuncuları yukarı taşımak
zorundasınız.
O zaman taraftar-futbolcu ilişkisi nasıldı?
O zamanlar Trabzon nüfus olarak daha az olduğu için herkes birbirini
tanırdı. İnanır mısınız akşamları birisi bizi görmesin diye Uzunsokak’a çıkamazdık.
Yeri gelmişken bu konu ile ilgili bir anımı anlatayım. Ben, İskender
ve Sinan, Kuyu Restoran’a gelip yemek yedik. Saat de akşam
6’lardı ve kış olduğu için hava biraz erken kararıyor. Yemeği yedik ve sohbet
ediyorduk. Saat de 20.00 olmuştu. O zamanlar oranın sahibi vardı, tanıdığımız
bir abimizdi. Geldi bize fırça attı: “Bu saate kadar niye dışarıda
oturuyorsunuz?” diye. Kendi iş yerinde bize fırça attı ve bizi oradan
kovdu. Tabii bizim büyüğümüz ve saygı duyup kalktık. Yani Trabzonlu insanlar
takımını ve oyuncusunu öyle sahipleniyor. Biz bir sezon içinde de
en fazla 1-2 maç kaybederdik. O maçlar sonrasında da sokağa çıkamazdık
ki biri bir şey diyecek diye. 2-0, 3-0 kazandığımız maçlardan sonra bile bir
yere gidip oturduğumuzda insanlar, “Niye 4-0, 5-0 yapmadınız skoru?”
diye bize sitem ediyordu! Trabzon beklenti açısından böyle bir şehirdi. Güzelliklerden
bile tatmin olmayan, daha fazlasını isteyen yapıda insanlarımız
vardı. Mesela hiç küfür duymadım.
Trabzon insanı futbolcusunu çok sever ama dediğim gibi sonuç anlamında
doyumsuz bir halkımız vardı. Son dönemlerdeki başarısızlığın nedeni
futbolcu, yönetici ve teknik ekibin halkla iç içe olmaması olabilir.
Aslında Trabzonspor zaman zaman halk günleri de yaparak bu sorunu çözebilir.
Şimdi tesisler şehrin dışında gibi. Biz ise şehrin içinde Ziya Bey
Sahası’nda ve Yavuz Selim Sahası’ndaydık. Avni Aker’de de maçlarımızı
oynardık. Mesela pazar günü maç oynardık ve pazartesi idman yoktu. Salı
günü idmanımızda ise Yenimahalle’den sahil yoluna inip Beşirli’ye kadar
koşardık ve aynı şekilde koşarak geri dönerdik. İdmanımız buydu
bizim. Çünkü statlar Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne aitti. O nedenle
stadı her zaman bize vermiyorlardı. Perşembe günü çift kalede, cuma
günü de şut idmanında kullanabiliyorduk Avni Aker’i… Çift kalelerimizi
de genelde Sebat ya da genç takım ile yapıyorduk. O nedenle inanın
her salı günü sahilde koşuyorduk. Düşünün, şampiyon takım
sahilde koşuyordu ve halkla iç içeydi. Arabalar yanımızdan geçiyor,
biz ise koşuyorduk. Çok samimi ve güzel günlerdi…
Avni Aker’de unutamadığınız anılarınız da çoktur hocam…
Öncelikle genç takımdan bir anımı anlatayım… Genç takım ile Türkiye
Şampiyonu olduğumuz dönem Erzurumspor ile bir maç oynadık.
Trabzon Lisesi Müdürü Kemalettin Dilaver vardı, o zaman hakemlik de
yapıyordu. Erzurumspor profesyonel takımının da bizden sonra maçı
vardı. Kemalettin Dilaver Hoca da kenardan bizim maçı izliyor. Erzurum’da
hakem bizi duman etti. 3 metre auta çıkan topu biz aut atacağız
diye beklerken adamlar geldi bize gol yaptı. Hakem de golü verdi ve 1-0
yenildik. Rövanş maçını da burada Kemalettin abi yönetti. O maçı 3-0 kazanmıştık
ve ben de 2 tane gol atmıştım. Ama ilk maçtan öyle bir dolmuşuz
ki… Niye? Bize bir haksızlık yapıldı diye.
Yoksa biz Erzurumspor
Genç Takımı’nı zaten yeneriz. Gollerin birini de kale direği hizasına kadar
yükselerek röveşata ile atmıştım. Yıl sonunda da o takımımızdan 7 oyuncu
A Takım’a çıkmıştı. Bu oyuncuların 6’sı da A Takım’da banko oynadı.
Trabzonspor’da da ilginç bir anımı anlatayım… Avni Aker’de Fenerbahçe
ile oynuyoruz ve rahmetli Selçuk Yula da o zaman Fenerbahçe’de
oynuyordu. Ümit Millî Takım’dan da arkadaşımdı. 20 dakika Fenerbahçe’yi
boğduk. İnanır mısınız Fenerbahçe ceza sahasından çıkamıyor
ama gol atamıyoruz. Bir pozisyon sonrasında da Selçuk geldi bana dedi ki:
“Allah aşkına bir gol atın da rahatlayalım!”
Bakın rahmetlinin dediği laf ve
hiç unutamadığım anılarımdan biridir bu. Sonrasında maçı 2-0 kazandık.
Fenerbahçe takımının oyuncusunun söylediği laf bu… Düşünebiliyor musunuz?
Trabzonspor’un büyüklüğü budur işte. Aslında şu anda Trabzonspor’a
gelen oyuncuya öncelikle müzeyi gezdirmek ve takımın tarihini
anlatmak lazım. Çünkü oyuncunun nereye geldiğini bilmesi lazım. Avni
Aker’de değil ama farklı bir anım da Özkan Hoca’nın Galip Değerli’ye
verdiği cezadır. Kayseri’de Kayserispor ile oynuyoruz ve her taraf kar,
buz… Maç bitse de gitsek havasındayız. Galip, 88. dakikada sıfırdan gelip
gol attı ve maçı 1-0 kazandık. Salı günü toplantısında ise Özkan Hoca, Galip’e
para cezası kesti “Sıfırdan niye şut çektin, arkadaşlarına pas çıkarmadın?”
diye. Özkan Hoca böyle bir insandı. Ama kendi açısından belki de
haklıydı. Belki oradan gol olmayabilirdi…
Avni Aker’de yaptığımız idmandaki bir anımı da anlatayım… Bir gün
Özkan Hoca, Avni Aker’de bize idman yaptırıyor. O zamanlar Musa
adında biri vardı. Üniversiteyi son sınıfta bırakıp geldi ama kafa olarak
biraz üşütüktü! Müthiş zeki bir insan ama o zekiliğinden kafayı üşütmüştü.
Beyaz bir pardösü giyerdi… Biz Avni Aker’de idman yapıyoruz. O zaman
da karşı açık tribün inşaat hâlinde. Musa yanında bir horoz ile geldi ve o
tribünde idman bitene kadar hiç kıpırdamadan durdu. Horoz da kendisi
gibi hiç kıpırdamıyordu. Özkan Hoca da malzemeci Mehmet abiye “Git
bak bakalım o horoz canlı mı yoksa maket mi?” dedi. Mehmet abi de gitti
baktı, horoz canlıydı. Yani 1 saat horoz ile birlikte kıpırdamadan orada idmanı bitirdiler. Horozu da eğitmiş ve onunla birlikte orada idman bitene
kadar kıpırdamadan durdu.
Sizin golleriniz arasında unutamadığınız golleriniz var mı?
Fenerbahçe’ye çok gol attım. Mesela ilk golüm Ankara’da Cumhurbaşkanlığı
Kupası’nda Fenerbahçe’ye karşıydı. Bu gol benim Trabzonspor
forması ile profesyonel olarak attığım ilk gol olmuştu. O zaman onların
kalesinde Ivancevic vardı. Müthiş bir kaleciydi. 30-35 metreden ona atmıştım
golü. Galatasaray’a da gol attım. Avni Aker’de Altay’a karşı 2 tane çok
güzel gol atmıştım ve o maçı 4-0 kazanmıştık. Ama Trabzonspor’dayken
Fenerbahçe’ye attığım golleri unutamam. B ve Ümit Millî Takım formalarını
da giyindim. Millî Takım forması ile de 3 gol attım.
Sayın Alemdaroğlu teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.